İnsanlık tarihi ne kadar eski ise bu kıymetli su kaynaklarının tüketimi da bir o kadar eskidir. Anadolu toprakları her yönden varlıklı bulunduğu gibi jeotermal su kaynaklarının kullanıma dair de çoğu ize rastlamak mümkündür. Yapılan çalışmalarda 5-6 bin senelik tarihi bulunduğu tanınan termal tesislerin çok eski senelerde dahi temizlik ve şifa kaynağı hedefiyle kullanıldığı bilinmektedir. Günümüz kadar net bir bilgi birikimi olmamasına karşın ilkel toplumlarda sıcak suyun iyi hissettirmesi sebebiyle insan sağlığına yararlı olma ihtimalini düşünmüşlerdir.
Türklerin Anadolu’ya ayak basmalarından sonra da etkin bir şekilde sarf edilen termal bölgeler bilhassa Selçuklular ve Osmanlılar doğrulusunda çok etkin bir şekilde kullanılmıştır. Türk toplumlarındaki hamam kültürüyle bir araya getiren bu şifa kaynakları aynı vakitte bir turizm bölgesi olarak değer kazanmıştır.
Türklerin Termal Tarihçesi
Türkler öncelikle bu bölgelere ılıca adıyla seslenmekteydi. Normal sulara göre daha ılık yani sıcak olan bu termallere verdiği bu isim daha sonra bu bölgelere hamam yapılmasıyla yani etrafının kapatılması ile kaplıca ismini almıştır. Kaplıca kelimesine olarak bilinmeden önce ise bu şifalı bölgelere kapalı ılıca denmekteydi. Türk hamamı da bu kaplıcalardan çıkan yoğun buhar neticesinde meydana çıkmıştır. Sadece bugünümüzde değil Osmanlı ve başka Türk devletlerinde de Türk hamamı kültürü mühim bir değer kazanmış durumdadır. Günümüzde ise dünyanın çoğu bölgesinde Türk hamamı olarak tasarım edilen termal tesislerin, ilk haftalarında Türk olmamasına karşın Türk hamamı olarak pazarlandığını görebiliriz. Tamamen yerli olan ve içimizden çıkan bu kültürü hak ettiği yerlere taşımak tekrar bizim elimizdedir. Ülkemizde Türk hamamı konseptindeki dev kaplıca tesislerine olan gereksinim gün giderek artmakta ancak termal tesisler şimdilik bu gereksinime yanıt verebilecek potansiyelde değillerdir.